Sonra
görmüş olduklarını yitirdin
Dışa
dönen yapraklar gibi yüzünü güneşe döndün
Son
böyle bir şeydi işte karınca yuvası bozuldu
“aşk
gecikmiş bir otobüstür sen yitirmiş iken artık yönünü”
Bana
bakmayı sürdürdün
Bütün
ninnileri biliyor gibiydin o anda
Dudakların
kalbin gibi heyecanlı ve uçarı
Trenler
geçiyordu göğsünden
“uzanıp
çimenlere arzuyu tadacaktın”
Sonra
bakkala gittin azalttığın sigarayı çoğaltmak için
Bir
şeyler sırf çoğul olsun diye
Yanında
susamlı bisküvi aldın
Çıktın
oysa yağmur yağmasını isterdin o an da
Islanacaktın
çamur çamur batacaktın kendine
Olmadı
bir sonraya bıraktın her zaman yapardın
Her
sokağa bakındın
Ömrüne
baktığın gibi baktın
Baktın
bir şeyler değişecek mi diye
Seslendin
kalabalığın içine
Biliyordun
geri döneceğini kendi nefesinle daha öfkeli
“affetmeyecektin
filmlerdeki gibi bu kenti”
Dağılmış
halde geri döndün
Yaşanmış
ve yaşlanmış
Sonra
elinden tuttum
Kusmanı
izledim ağlamanı yıkılmanı
“kan
görmek istiyordun dilimi ısırdım”
Kelimeleri
böldüm sustum
Sen
kelimelere bölmezdin dilini de ısırmazdın ölürdün sadece
Papatyanın
ağaç olduğuna inanmak gibi ölürdün
“Sonra
biraz küle dokunurdun teninde bir kül daha açmak için”
Biraz
da bana sokulurdun bende kanamak için
Her
şeyi bıraktık sanki
Koca
bir yeryüzünü tükettik
Ölümler
büyütüyoruz
Gömleği
kırışık evi dağınık
Gölgesiz
ve perdesiz ölümler
Hiçbir
notaya değmeyecektik aslında
Ve
her sancıda yüzümüzü güneşe dönecektik yapraklar gibi…
M.Murat Küçükaydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder