YANILSAMA

YANILSAMA

21 Haziran 2010 Pazartesi

GİZEMLİ YOLCU

Güya gerçekmiş o
Işıltısını tenime yaymış duruyor öylece yolda
Kelebekler soluğumdan içeri tozlanırken
Günleri sarmış sarmalamış pazarda satacakmış ucuza
Gökyüzünden bir bulut ısmarlayacakmış sonra
Buzu bol düşleri sıcak nehirleri delice
Hepsini bir anda susup
Bir anda konuşacakmış
Güya elimden tutup bir hikâyeye başlayacak
Bitiverecekmiş ben masada …

Güya inandım şehri kıyamete hazırladığına
Hiç acı çekmeden sevişip ateşin başında
Erkekliğinden akan sıvıyla duvarları boyarken
Ölüm başlarken sonunda
Har vurup har söyleniyormuş
Sesi grup seksten de öte
Güya gördüm alın yazısını jiletle kazırken
Damarlarının yerine seçtiği hayatı
Ertelenmiş bir hayattı n gecikmiş kahramanlığıydı
Ara vermiştim ben o ve yol da…

Güya heyecanlı olmalıymışız bu akışta
Demli bir çay üstüne kelebekleri sayarken
İğne deliğinden geçemeyecek kadar büyük bir iple
Yaramızı dikmeye çalışırken hem de
O polisti ben suçlu anlaşmamıştık bu konuda
Rüzgâr tali yolda her şey otobüste
Güya hüznü almalıymışız üst rafa
Kızgındık bavullar kaldı giderken karanlığın içinde
Karar vermiştik çocukluk anıları yoktu bu seferde…

Güya inançlarımız vardı anonim bir saflıkla
Silahlarımızı almıştık çiçek bahçesinden
Bir de fotoğraflar vardı
Siyaha düşkündük ve beyaza
Yokluğumuzu bile böle karalamıştık aşklarımızı da
Gidenleri düşündük birbirimize bakmadan
Dağ yollarında tekerlekler aksarken
Barıştık o saflıkla molaya varmadan
Güya o an mutluyduk
Samsunu ben içerdim o dumanı üflerdi
Birbirimiz içindik içinizdik içindeydik hala umudun…

Güya yapacak daha çok işimiz vardı
Gidilecek daha da yol daha da biz
Ama işsizdik en sonunda açlık gibiydik durmadan
Bulut ısmarlamakta bundandı sanırım
Günleri pazarlayıp satmakta yazmaktı
Sokaklara varmıştık gene sessizlik bizden daha hızlıydı
Güya tekmişim o yorgun kalabalıkta otobüsten inerken
Topallıyormuşum bir karga gibi daha bir esmer
Sanırım herşey kelebekler kadardı
Ama her şey gerçekti sanki bunu atlamayın
Sadece üzgünüm dozu fazla kaçmıştı kaçmanın
İnanmanın bir yalana ölümü fazla

Güya bu hiçlikte ah …

7 Haziran 2010 Pazartesi

VEDA

işte gün batıyor etime
doğarkan kanadığı renkte
şehir yosma yosma kokuyor
kaldırımlarda bir telaş
sesime yetişip de kuzular
çitin altında kaldığı yerde
kimseye söyleme ölü düşüm bu gece
sen nasılsın kalbimin durduğu yerde
ateşten ve sudan geçiyoruz
gökyüzünde bir telaş
sabaha kalıp da uyanınca kuşlar
pencerede bir lokma ekmek biraz aşkla işte
izmir'de gece yarısı susuşlar ve intiharlar içinde
nerde o eski silahşörler nerede tanrılar
kurban da benim sunak da bu gece.